TÜGİAD Bursa Şubesi 200 ün üzerinde üyeye sahip olup, Bursa İş Aleminin Ciro ve İstihdam olarak %30
unu temsil etmektedir. 21 ile 46 yaş arasında yer alan üyelerimiz kendi
işletmelerini kurmuşlar veya kuranların 2. yada 3. kuşaklarını temsil
etmektedirler.
Yönetim Kurulumuz olarak sizlere hep kendi alanında söz sahibi ve fark
yaratan konuşmacılar ile buluşturmayı hedefledik. Bildiğiniz üzere dönemimiz
boyunca Rekabet Kurumu Başkanı, Bosch CEO, Aslanoba CEO, Microsoft Türkiye
Başkanı Tamer Özmen i toplantılarımızda ağırladık. Bugün de konusunda dünyada
sayılı isimler arasında yer alan ve görüşleri ile bizlere yön veren Sn. Özgür
Demirtaş ı ağırlamanın mutluluğu içerisindeyim.
Dönemimizin ikinci hedefi Akademi ile üyelerimizin kişisel ve kurumsal
gelişimlerine katkı sunmaktı. Bunun içinde Deloitte Bursa Bölge Temsilcisi
Alphan Göğüş ile Finansal Okuryazarlık, Ekonomist Erkin Şahinöz ile Şirket
Değerleme ve Hazine Yönetimi, Tiyatrocu Kamil Atlıman Topluluk önünde ETkili
Konuşma, Ziraat Bankası Pazarlama Gurup Başkanı ile Finansman İmkanları, Uludağ
Üniversitesi İİBF Doç Dr Aylin Poroy Arsoy ile Kurumsal Yönetim ve Aile
Anayasası konusunda eğitimler gerçekleştirdik. 18. Kasımda ise Aile Şiketleri
iel ilgili bir vaka çalışması ile ilgili workshop gerçekleştireceğiz.
Üçüncü önceliğimiz ise sizlerin arasındaki network ü geliştirmek. İşyerinde
ziyaret ettğiimiz üye sayısı 20 yi geçti. 11.Kasım da bir kahvaltı etkinliği
düzenleyeceğiz. Burada da biz bize kendi sektörlerimiz özelinde sohbet
edeceğiz.
Eylül ayında G20 Girişimciler İttifakı Zirvesini Türkiye de düzenledik.
Dünyanın ilk 20 ekonomisinden genç yatırımcıları kendi ülkemizde ağırladık.
Burada Bursa Genç Girişimciler Kurulu da bizlerle birlikte oldu ve hep birlikte
Bursa mızı tanıttık.
Başta ABD Merkez Bankası Fed ve Avrupa Merkez Bankası ECB olmak üzere
gelişmiş ülke merkez bankaları tarafından uygulanan genişleyici politikalar,
rezerv paralar cinsinden (dolar ve euro gibi) küresel likiditenin 2015 yılında
da oldukça “ucuz” ve “bol” olmasını sağladı.
Ancak likidite bolluğu ve ucuzluğu dünya ekonomisindeki büyümeye kayda
değer bir katkı sağlayamadı. Rusya-Ukrayna
gerginliği ve akabinde Rusya’ya uygulanan ekonomik & finansal yaptırımlar,
Yunanistan’ın parasal birlikten çıkıp çıkmayacağına yönelik belirsizlikler ve
enerji-zengin bölgelerdeki IŞİD terörü yılın bütününde risk algısının yüksek
seyretmesine neden olarak dünya genelinde ekonomik toparlanmaya set çekti.
2015 yılında gelişmiş ülkelerin büyüme performansları arasındaki “ayrışma”
dikkat çekiciydi. ABD ve İngiltere
ekonomilerinde toparlanma güçlenirken Euro-Bölgesi ve Japonya’da durgunluk
devam etti. Bizim de dahil olduğumuz gelişen ülkelerin genelinde ekonomik
büyüme hızı hem arzu edilen düzeylerin hem de potansiyel büyümenin gerisinde
kaldı. 2013 ve 2014 yıllarında sırasıyla
yüzde 5 ve yüzde 4.6 büyüme gerçekleştiren gelişen ekonomilerin 2015'i yüzde 4 civarında
bir büyüme ile tamamlaması bekleniyor.
Bu oranlar, son 10 yılın ortalama yıllık büyüme hızı olan yüzde 6.2’nin
belirgin bir şekilde altında.
Dış alemdeki yavaş büyüme, jeopolitik riskler ve Fed’in 10 yıl sonra
yapacağı ilk faiz artırımının gelişen ülkeler üzerinde baskı yaratacağı
yönündeki beklentiler Türkiye ekonomisinin de performansını bozdu. Dış alemde gelen negatif etkilere, seçim
belirsizlikleri ve vahim terör olayları da eklenince ekonomik aktivite daha da
bozuldu.
2012 yılında yüzde 2.1, 2013 yılında 4.2 ve
2014 yılında yüzde 2.9 büyüme gerçekleştirebilen Türkiye ekonomisinin
2015'te yüzde 3 büyümesi bekleniyor (yüzde 3 beklentisi son açıklanan Orta
Vadeli Program'dan). Büyümenin son üç
yıldır Türkiye’nin potansiyel büyüme hızı (talep yönlü enflasyon baskısı
yaratmaya başlayan büyüme hızı eşiği) olan yüzde 4.5’un altında kalması
sektörlerin çoğunu olumsuz etkiledi.
Türkiye ekonomisi 2015 yılında iki önemli şok ile karşı karşıya kaldı: Kur
şoku ve Gıda şoku. Kurdaki yüksek oynaklık
ve sert yükselişler, ekonomik birimlerin beklentilerini bozmak ve
belirsizlikleri artırmak suretiyle ekonomik aktiviteyi olumsuz etkiledi. Özellikle dolar-TL’deki yükseliş (toplam
ithalatın üçte ikisi dolar cinsinden) enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskı
oluşturdu.
Kurdan enflasyona olan yüksek geçişkenliğin yanı sıra enflasyonu olumsuz
etkileyen bir diğer faktör de gıda şokuydu.
Küresel gıda fiyatlarındaki düşüş eğilimine rağmen içeride gıda
fiyatlarında oldukça yüksek sayılabilecek enflasyon yaşandı. TÜFE sepeti içinde yüzde 25 ağırlığa sahip
olan gıda kalemindeki yıllık enflasyonun yüzde 14 düzeylerine tırmanması da
manşet enflasyonu yukarı çekti (gıda enflasyonu son dönemde yüzde 11 düzeyinde bulunuyor). Özetle, Türkiye kendi standardına kıyasla
yavaş sayılabilecek düzeyde büyüdüğü bir yılda göreli olarak yüksek enflasyonla
mücadele etmek zorunda kaldı.
Düşük büyümeye rağmen yüksek manşet
enflasyon Merkez Bankası’nın ekonomiye faiz indirimi yoluyla destek vermesine
engel oldu. Yılın bütününde iş
dünyasıyla tüketiciyi ilgilendiren piyasa faizleri göreli olarak yüksekti. Kur oynaklığı ve yüksek piyasa faizi
ekonominin lokomotifi özel tüketim harcamaları ve özel yatırımı (en önemli iç
talep kalemleri) olumsuz etkiledi. İç talebin göreli olarak zayıf olduğu 2015
yılında dış talepten de büyük katkı gelmedi.
Göreli olarak zayıf TL’ye (daha rekabetçi TL) rağmen önemli ihracat
pazarlarımızda yaşanan jeopolitik riskler (Mısır, Rusya ve Irak gibi) ya da
ekonomik durgunluk (Avrupa) miktar
etkisi üzerinden ihracat performansımızın düşmesine neden oldu. Toplam ihracatımızda geçen yıla göre daralma
yaşanıyor.
Lakin 2016'ya umutlu giriyoruz.
Fed'in faiz artırımlarını piyasaları fazla rahatsız etmeyecek hız ve
adımlarda gerçekleşmesi ihtimali yüksek.
Avrupa Merkez Bankası ECB'nin aralık ayında devreye sokmayı planladığı
genişleyici adımlar Fed'in sıkılaştırıcı hamlelerinin negatif etkilerini bir
miktar da olsa hafifletebilecektir. Çin Merkez Bankası da Çin ekonomisindeki
yavaşlamaya daha kararlı bir şekilde müdahale etmeye başladı. İçerideyse önümüzdeki 1 Kasım seçimleri
oldukça yüksek bir önem arz ediyor.
Seçimlerden sonra (tek parti ya da makul bir koalisyon) hükümet kurulması
süreci hızlı bir şekilde tamamlanırsa ekonomik aktörlerin 3-4 yıldır erteledikleri
tüketim ve yatırım kararlarını hayata geçirmeleri ve bunun da ekonomik büyümeyi
2016 yılında hızlandırması söz konusu olabilecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder