http://www.ekohaber.com.tr/bursa-ekonomisine-deger-katiyor-haber_id-23966.html
BURSA EKONOMISINE DEĞER KATIYOR
Bursa ekonomisine değer katıyor
Elif Didem Danacıoğlu
İnşaat, tekstil, dış ticaret, otomotiv ve turizm sektörleri başta olmak üzere tüm sektörlerde ağırlığını hissettirmekte olan TÜGİAD Bursa Şubesi üyesi genç işadamlarının yatırım ve girişimleri, ülke ekonomisinde oldukça önemli bir yer tutmakta. Çağın gerçeği olan genç insan, genç girişimci ve genç Türkiye perspektifinden yola çıkılarak kurulan ve kuruluşundan bu yana da Türkiyenin başarısının genç kuşağın başarısına bağlı olduğu gerçeğini savunan TÜGİAD Bursa Şubesi, Bursanın ülke ekonomisindeki farkındalığının artırılmasında ihtiyaçlara dikkat çekilmesi konusunda gücünü Bursayı sırtlanarak ortaya koydu. Bursa ekonomisi, çok fazla iş yapıp içerik olmamasından ziyade, içeriği yüksek kaliteli işler yapmayı hedefleyen bir örgüt ile karşı karşıya kaldı.
Kuruluşundan bu yana 15 seneyi geride bırakan TÜGİAD Bursa Şubesi, Bursa ekonomisini büyütmek için yeni fikirleri hayata geçirerek kent ekonomisinin yüzde 30una hitap ediyor. Bu kapsamda tekstil, otomotiv ve gıda sektörlerinde ağırlıklı üretilen katma değerin yüzde 26 payında üyelerin üretimi ortaya çıkıyor. TÜGİAD Bursa Şubesi Başkanı Gökhan Onur, TÜGİAD Bursa Şubesini daha ileri noktalara taşımak adına 3 ana alanda faaliyette bulunmayı hedeflediklerini ve tüm çalışmalarında katma değerli üretimi ön plana çıkardıklarını söyledi. İşte TÜGİAD Bursa Şubesi Başkanı Gökhan Onur ile küresel dalgalanmaların da baskısıyla siyasi belirsizliğin reel sektör üzerinde nasıl bir baskı unsuru yarattığından, TÜGİAD üyelerinin Bursa ekonomisine katkısına, TÜGİAD Bursa Şubesinin önümüzdeki dönem için planlanan faaliyetlerinden Türkiyenin içerisinde bulunduğu ortamı fırsata çevirmek isteyen bankaların faiz oranlarında artışa gitmesinin uzun vadeli yatırımlarına ve TÜGİAD 2015 yılı 6 aylık verilerini esas alarak Türkiyenin il bazında ticari risk haritasında Bursaya kadar her şeyi konuştuğumuz röportajım...
TÜGİAD Bursa Şubesi Başkanlık döneminizi anlatır mısınız?
Geçtiğimiz yıl Mart ayında TÜGİAD Bursa Şubesinin yeni başkanı olarak seçildim. TÜGİAD Bursa Şubesini daha ileri noktalara taşımak adına 3 ana alanda faaliyette bulunmayı hedefledim. Bu dönem zarfında konularında lider, sektörlerinde öncü ve Bursa kümesinin dışında kişileri Bursada ağırlayıp üyelerle buluşturmak, TÜGİAD Akademi adı altında oluşumu gerçekleştirip üyelerin kişisel gelişimlerini artırmak aynı zamanda da işletmelerinde faydalı olabilecek bilgileri kendilerine tesis etmek, üyelerimizi ziyaret ederek iş yerlerinde onlara dokunmak istedik ve üyelerimizle ilgili etkinliklerimizi sosyal ortamlara taşıdık. Gelişim, sizin kümenizi ne kadar genişlettiğinizle ilgili bir durum. Günümüzün hızlı rekabet dünyasında rekabet edebilecekleri imkanları ve silahları onlara tesis edip sadece olduğumuz yerde mevcut silahlarla değil, dışarıdaki imkanları da nasıl kullanabiliriz bunu araştırmamız gerektiğini üyelerimize TÜGİAD Bursa Şubesi Başkanı olarak bu vizyonu verebildiğim ölçüde vermeye çalışıyorum. Sadece yemekli toplantıların değil aynı zamanda da buranın bir eğitim merkezi olarak çalışmasını hedeflediğimiz Baran Başkanımızın döneminde yapılmış olan 40 kişilik bir eğitim salonumuz var. Bununla ilgili bir akademi proje oluşumu gerçekleştirdik. TÜGİAD Bursa Şubesinin önümüzdeki dönem için planlanan faaliyetleri içerisinde üniversite ile işbirliğinde yapmış olduğumuz çalışmalarımızı daha da geliştirmek ve ses getiren konukları Bursada ağırlamak istiyoruz. Doğru etkileşimlerle herhangi bir katma değer yaratmak mümkünse onu yaratmaya çalışıyoruz.
TÜGİAD Bursa Şubesinin üye yapısı hakkında bilgi verebilir misiniz?
Şu anda 200e yakın üyemizle birlikte önemli hedeflere doğru gidiyoruz. İlk 250ye giren firmalarımıza ait değerlere baktığımızda Bursada 26 bin çalışanımız var. Üyelerimizle birlikte Bursada istihdamının yüzde 21ini, ihracatın yüzde 27sini ve üretimden satışların da yüzde 28ini gerçekleştiriyoruz. Bursadaki ticaret hacminin ise yüzde 25ini TÜGİAD Bursa Şubesi üzerinde olduğunu kayıtlı bir şekilde gösterebiliriz. Üyelere yönelik sektörel dağılımımız da ise 11 üyemiz makine, 51 tekstil, otomotiv 16, gıda 20, inşaat 28, hizmet 22, ticaret yüzde 25, madencilik 4, nakliye ambalaj 14, hizmet 22, BTSO yönetim kurulunda 2, BTSO meclisinde 10, BTSO 250de 42, İSO birinci 500de 15, İSO ikinci 500de 14 üyemiz var. Üyelerimizin kendi sektörlerinde ilk üç içerisinde olduğu bir profile sahibiz. Bunların yanında girişimci olup vizyon şehrine değer katan üyelerimizde mevcut. Onlar için de gelecek adına büyüme potansiyelindeler diyebilirim. Çok fazla şey yapıp içerik olmamasından ziyade, içeriği yüksek kaliteli işler yapmayı hedefleyen bir örgüt olduğumuzu düşünüyorum. Tüm çalışmalarımızda hep kaliteyi ön plana çıkararak o işin sonucunda insanların değer almasını hedefledik. Üyelerimizi fuarlara katılmaları konusunda teşvik ediyoruz. Ülkemizi iş odaklı felsefemiz ile daha ileriye taşımak istiyoruz.
TÜGİAD üyelerinin Bursa ekonomisine katkısı nedir?
TÜGİAD üyeleri olarak bizler, Bursa ekonomisinin yüzde 30una hitap ediyoruz. Özellikle tekstil, otomotiv ve gıda sektörlerinde ağırlıklı üretilen değerin rakamlara göre katma değerin yüzde 26sını kurumlarımız üretiyor. Bursayı sırtlanmış durumda tüm arkadaşlarımızı aldığımızda yüzde 30lara varan bir değere ulaşıyoruz. Tüm arkadaşlarımız Bursa ekonomisini büyütmek için yeni fikirleri hayata geçiriyorlar. Bursa ekonomisinde kendi kümemizin içinde değil dışarıda ne kadar çok etkileşim yaparsak işi ilerletebileceğimiz kanaatinde olduğumuzdan hem yurtiçi hem de yurtdışı odaklı çalışan bir üye profiline sahibiz.
Aile şirketi yönetici kimliğinizle, kurumların ayakta kalmasını sağlayacak başarının sizce ana faktörleri nelerdir?
Öncelikle aile şirketi kavramını çok iyi anlamak lazım. Aile şirketinin kendine has dinamikleri var. Önemli olan işin içerinde gerçekten yetkin kişilerin yönetici olarak çalışması gerekiyor. Aile üyelerine, değişimi görebilecek çalışmalar yapmalarını öneriyor ve gelecek kuşakları işe hazırlamaya teşvik etmek istiyorum.
Küresel dalgalanmaların da baskısıyla siyasi belirsizliğin reel sektör üzerinde nasıl bir baskı unsuru yaratıyor?
Küresel likidite bol ve ucuz olmasına rağmen son yıllarda bizim de dahil olduğumuz gelişen ekonomilere pek ilgi göstermiyor. İçerideki siyasi belirsizlikler ve giderek artan terör olayları nedeniyle Türkiye kendi benzerlerinden de olumsuz ayrıştı.Türk Lirası, gelişen ekonomilerin para birimleri içerisinde Brezilya Reali ve Rus Rublesi ile en çok değer kaybeden para birimleri arasında. Türkiyeye yabancı sermaye girişinin azalmış olması ekonomik aktiviteyi ve reel sektörü olumsuz etkiliyor. Dolar-TL, Türkiye için adeta güven barometresi konumundadır. TLdeki yüksek oynaklığın ekonomi üzerinde yarattığı negatif iktisadi etkileşimlerin yanı sıra psikolojik etkisini de göz ardı edemeyiz. Yatırımcılar ve tüketiciler kurdaki oynaklık nedeniyle yatırımlarını ve tüketim harcamalarını frenliyorlar ya da erteliyorlar. Kurdaki yükseliş üreticilerin girdi maliyetlerinde belirgin bir artışa neden oldu. Türkiye ciddi miktarda ara malı ve yatırım malı ithalatı yaptığı için TLdeki değer kaybıyla birlikte girdi maliyetleri yükseldi. Hem dış hem de iç pazarlardaki yavaş büyüme nedeniyle üretim maliyetlerindeki artışı ürün fiyatlarına yansıtmak mümkün değil. Bu nedenle de sanayinin kar marjlarında erime var. Merkez Bankası politika faizinde artırıma gitmedi lakin kurdaki yükselişi dizginlemek için bankaların ortalama fonlama maliyetini yukarı çekiyor. Bankalar daha pahalıya sağladıkları parayı daha pahalıya satıyor. Bu nedenle iş dünyası ve vatandaş için borçlanma maliyetleri yükseldi.
Reel sektör neden zorlanıyor?
Fedin 10 yıl sonra yapacağı ilk faiz artırımına yaklaşıyor olması, Türkiyenin ihracat pazarlarında jeopolitik riskler taşıyor ya da büyüme sorunu yaşıyor olması, Çin kaygısının bizim gibi gelişen ekonomiler üzerinde ekstra baskı yaratması, erken seçim sürecinde siyasi belirsizlikler ve terör, kredi notu indirimi riski, kurdaki yüksek oynaklığın ekonomik aktiviteyi olumsuz etkilemesi ve iş dünyası için borçlanma maliyetlerinin yüksek olmasını sıralayabiliriz.
TÜGİAD, 2015 yılı 6 aylık verilerini esas alarak Türkiyenin il bazında ticari risk haritasını çıkarttı. Sanayinin yoğunlaştığı yerlerde de tablo şaşırtıcı sonuçlar verdi. Tabloya göre Bursayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Beş büyük il bazında baktığımızda iller genellikle birbirine yakın ve Türkiye ortalamasının altında bir tablo sergiliyor. Yüzde 51,85 ile Türkiye ortalamasının üzerinde ticari riske sahip kent olan Bursa büyükler arasında da en yüksek ticari riske sahip. Bursayı yüzde 48,82 ile siyaset ve bürokrasinin merkezi olan Ankara izliyor. İzmirdeki risk oranı yüzde 43,76 olarak ölçümlenirken İstanbuldaki risk yüzde 37,27 olarak hesaplandı.
Son 2 yılda 3 önemli seçim geçiren Türkiyede 2013ten 2015e ne değişti? İş dünyası ne istiyor?
Türkiye çok önemli gördüğümüz birinci nesil reformları tamamladı. İş dünyası bir an önce ikinci nesil reformlara odaklanılabilecek siyasi ve makro ekonomik istikrar beklentisinde. İkinci nesil reformlar ise tasarrufların arttırılması ve zaman içerisinde Türkiyenin tasarruf açığını (cari açık) kapatması, yerli kaynaklara dayalı enerji üretim programı ile enerjide dışa bağımlılığımızı orta vadede azaltacak politikaların devreye sokulması, AR-GE, eğitim, altyapı yatırımları ve doğrudan yabancı yatırıma öncelik verecek şekilde üretimde verimliliğin arttırılması, ithalata olan bağımlılığın azaltılması, ihracatta ileri teknoloji ürünlerin payının artırılması, iş gücü piyasasının daha etkin hale gelmesini teşvik edecek politikalar ve taşımacılığı gerçek anlamda lojistiğe dönüştürmesi isteniyor.
İhracat, Ağustos ayında da düşüş gösterdi. Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre, ihracat Ağustosta yüzde 4.9 azalışla 10.48 milyar dolar oldu. Dış ticaret açığı ise Temmuz ayında 7,03 milyar dolar oldu. Açıklanan rakamları Bursa açısından değerlendirir misiniz?
Hem TİMin hem de TÜİKin ihracat rakamlarına göre Türkiyenin ihracatı 2015in bütün aylarında yıllık bazda daralma yaşadı. İhracatımızın kabaca bir yarısı euro diğer yarısı da dolar cinsinden. O nedenle ihracat rakamlarına dolar bazından ziyade sepet bazında bakmak biraz daha uygun olabilecektir. Sepet bazında bakıldığında ihracat performansının durgun olmakla birlikte dolar bazındaki tablo kadar kötü olmadığı görülüyor. Türk Lirasındaki özellikle sepet bazında değer kaybı Türkiyeye rekabet gücü sağlayamadı. Çünkü rakip gelişen ekonomilerin para birimlerinde de benzer değer kayıpları mevcut. Üstelik ihracat pazarlarımızın çoğunda ya jeopolitik riskler var ya da ekonomik durgunluk söz konusu.
Dolar tarihi zirve olan 3 lirayı ilk kez gördü. Doları günlerdir rekora taşıyan üç ana nedeni nasıl sıralarsınız?
Dolardaki yükselişin arkasındaki önemli faktörlerden biri Fedin faiz artırımı yapma tarihine giderek yaklaşıyor olması. Son dönemde ABDden gelen ekonomik veriler oldukça güçlendi. Yılın geri kalan kısmında üç Fed toplantısı bulunuyor. Lakin ekim ayındaki basın konferansı olmayan toplantı. O nedenle faiz artırımının ya eylül ya da aralık ayındaki toplantılarda yapılması kuvvetle muhtemel. Diğer iki faktör içerideki terör olayları ve siyasetteki belirsizlik dönemi. Bu belirsizlikler yerli bireysel ve kurumsal tabanda kur daha da yukarı gider algısını oluşturuyor. Bu nedenle her iki tabandan da dövize talep geliyor. Dövize gelen güçlü talep de kurda yukarı yönlü baskı oluşturmakta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder