TÜRKİYE EKONOMİK VERİLERİ VE DEĞERLENDİRME - AĞUSTOS 2014
BÜYÜME
Türkiye ekonomisi 2014 yılının ilk çeyreğinde 4.4. büyümüştü
,söz konusu büyümenin döviz kuru
artışına rağmen yüksek olması Tüketim Harcamalarındaki reel artışın kurlardaki
artışa rağmen durmadığını gösteriyordu. İlk çeyrek büyüme hem özel sektör taerbindeki
artıştan, hem kamu harcamalarındaki artıştan hem de net dış talep katkısıyla
oluşmuştu. İkinci çeyreğe geldiğimizde
ithalat talebi yavaşladı, sanayi üretimindeki artış hız kesti. İkinci
çeyrekte Özel Sektör Talebinin büyümeye katkısı azaldı. Muhtemelen döviz
kurundaki artışın etkisi 2. Çeyrekte ortaya çıktı. Eğer tarım kesiminden bir
sürpriz gelmezse ikinci çeyrek büyümesinin 2.5 civarında olması bekleniyor.
KAPASİTE KULLANIM ORANI VE SANAYİ ÜRETİM ENDEKSİ
MB ve TUİK ‘in birlikte açıkladıkları İmalat Sanayi Kapasite
Kullanım Oranı verileri Haziran ve Temmuz aylarında da zayıf seyrin sürdüğünü
göstermektedir. 2014 Haziran ayında yüzde 75.3 iken Temmuz ayında yüzde 4.9 a
gerilemiş olan İmalat Sanayi Kapasite Kullanımının 2013 Haziran ayına
bakıldığında ise 75.3 ve Temmuzda 75.5 olduğu görülmektedir. Diğer taraftan
Reel Kesim Güven Endeksinde de kayıplar devam etmektedir. Haziran 2014 de 110.7
olan endeksi Temmuz ayında 109 a gerilemiştir.
Yatırım harcamaları, ilk üç ayda beklenen üretim
hacmi,toplam sipariş ve önümüzdeki dönemde beklenen istihdam verileri gibi alt
nedenler düşüşte etkili olmuştur.
Bu zayıflama trendi yukarıda büyüme konusunda da
belirtildiği gibi ikinci yarıda ekonomik aktivitede zayıflama olacağına işaret
etmektedir.
Açıklanan Sanayi Üretim verileri genel olarak incelendiğinde
şu sonuç çıkarılabilir: büyümenin ana motoru olan Sanayi Üretimi hız kesmiştir.
Yılın ilk 4 ayında önceki yıla göre yüzde 4.5 civarında görülen büyümenin , Mayıs
ayında yüzde 1.7 ye düşerek sert gerilemesinin ardından Haziran ayında da yüzde
1.4 e düştüğü görülüyor. Böylece ilk çeyrekte ortalama yüzde 5.2 büyüyen sanayi
üretimi ikinci çeyrekte yüzde 2.5 büyümüştür.
Bu arada yılın ikinci
üç ayının İmalat sanayi üretimindeki yıllık artışında çok belirgin bir
yavaşlama dikkati çeyiyor. Şöyleki;İmalat Sanayi Üretimindeki Artış yüzde 3.9
dan 1.8 e,Dayanıksız Tüketim Malları Üretimindeki artış yüze 5.1 den yüzde 1.9,
Dayanıklı Tüketim mallar Üretimindeki artış yüzde 3.8 den 1.8 e ve Yatırım Malları Üretimindeki artış da yüzde
4 den 2.9 a geriledi.
Bu veriler (
özellikle mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış veriler
incelendiğinde) sanayi üretiminde bir
duraksamayı ve imalat sanayi üretiminde ise bir gerilemeyi ifade ediyor .
Aslında sanayi üretiminde büyümenin düşme eğilimi yılbaşından bu yana
sürmektedir. Tabi söz konusu durum büyümeninde düşeceği ihtimalini
güçlendiriyor. Özellikle ekonomik büyümeyi olumlu etkileyen net dış talebin
ikinci üç ayda da çok güçlü olmadığı söylenebilir. Ancak kamu sektörünün
büyümeye etkisi özel sektörün büyümeye etkisi kadar güçlü olmasa da devam
ettiğinii düşünüyoruz.
İHRACAT VE CARİ AÇIK
Bu yılın başından buyana Dış Ticaret verilerinde görülen
iyileşme devam ediyor. Azalan ithalat özellikle altın ithalatından kaynaklansa
da ithalatın zayıflayan seyri dış ticaret açığındaki toparlanmaya yardım
ediyor. Haziranda ithalattaki yüzde 1.1 lik azalmaya karşın,ihracatta yüzde 4.2
oranında artış var.
İhracatta avrupanın payı yeniden artıyor, ilk yarıda
avrupaya yapılan ihracatta yüzde 16 oranında artış gerçekleşti. Temmuz ayında
da artış hızı biraz düşse de olumlu seyir devam ediyor. Avrupanın
ihracatımızdaki payı 2013 yılında yüzde 49.6 iken 2014 temmuz verisine göre yüzde 53.8 e çıkmış oldu. Tabi
bu arada ortadoğu ve kuzey afrikaya yapılan ihracatta da azalış sözkonusu.
Ancak ihracat ve ithalatın içeriği incelendiğindeenerji ithal ediyoruz ve teknoloji içeren , katma değeri yüksek ürünler ithal
ediyoru. İihracat ağırlığımız ise katma değeri yüksek olmayan ürünlerden
oluşuyor. Montaj sanayi ya da yüksek ithal girdili ürünler ihraç ediyoruz.
Zaten cari dengedeki zaman zaman görülen iyileşmeleri sürekli hale getirmeyen
ve makası tekrar açan da bu.
Yani büyüdükçe cari açığımız da büyüyor.
FAİZ
Son faiz değişikliği öncesinde Tavan 12, taban 8 ve 1
haftalık repo faizi olan politika faizi de 8.75 di. Yani bu şu anlama gelmekteydi, MB bankaları 8.75 den
fonlamaktaydı, ancak 12 ye kadar çıkarabilir anlamına geliyor, MB bankaların
parasını da taban dediğimiz 8 den çalıştırma pozisyonu sağlıyor. Merkezin son yaptığı faiz indiriminde taban 8
den 7.5 a çekildi, politika faizi de 8.75 den den 8.25 e indi. Bu indirim tabi ki para kullanmanın
maliyetine etki eden indirimdir ancak yine de tavan orada 12 de durdukça heran
yükselebilir izlenimi vermektedir ve yatırımlar için çok fazla uygun fırsat
olarak değerlendirilmemektedir.
Oysa diğer taraftan aslında
enflasyon ile kıyaslandığında Merkez Bankası bankaları enflasyonun altında faiz
oranıyla fonlamaktadır. MB bu fonlamada haftalık repo faizi oranını kullandığı
için aslında gelecek ayın enflasyonu değil o ayın enflasyonu MB için önemli
olmaktadır.
Aslında tabanın 7.5 da tutulması eğer enflasyon oranı
elverirse MB’nın bir sonraki toplantısında (Seçimden sonra 27 Ağustosta )
birmiktar daha aşağı gelebilir.
Burada bir diğer önemli konu da faiz oranlarının herkesime
farklı hitap etmesidir. Örneğin parasını faizde çalıştırmak isteyen Ayşe
teyzemiz şimdi daha az faiz geliri elde ettiği için memnun değildir.
İş dünyası ise özellikle tavanın bir miktar aşağıya
inmesiyle belirsizliğin biraz daha azaldığını görmek ve yatırım için uygun
fırsat yakalamak ister, şuanda da aslında yatırımları tetikleyecek mahiyette
değildir, zaten yatırım artışı için de belirsizlik ortamı henüz azalmamıştır,
ancan özel sektör genel olarak bu süreçte piyasadaki kredileri çevirebilme
telaşındadır.
Piyasa açısından da konut sektörü ve yan sanayi de sorun
çıkmaması ve bir kriz tetikleyicisi olmaması için faiz oranlarının düşürülmesi
gerekli olmuştur.
Bilinen şudur ki, her 50 baz puanlık indirim kredilerde
yüzde 1 oranında artış yaratmaktadır.
Diğer taraftan önceki
değerlendirmelerimizde İSO 500 sonuçlarını incelemiştik. Ardından 2. İSO 500
sonuçları da geldi.
İlk 500 de dışarıya kredi borcu olan şirketlerin
bilançolarının etkilerinin ön plana çıktığını görmüştük. Şirketlerin yüksek kur
ve faiz etkisiyle yüksek finansman gideri ve döviz kuru zararına maruz kaldıkları
görülmekteydi. Özel sektör şirketlerinin borçları önceki yıla göre ¼ oranında
artmıştı. Borçların toplam kaynaklar içindeki payı artarken şirket karlarında
azalmalar vardı. En çok döviz açık pozisyonu olan şirketler sanayi sektörü
şirketleriydi ve bu da bazı riskleri beraberinde getirmekteydi.
Zaten Türkiye’deki yüzde 12 lik iç tasarruf oranının
yatırımlar için yeterli olmaması , yerli kaynak yetersizliği döviz bazlı kaynak
ihtiyacını arttırmaktadır. 500 Büyük Sanayi Kuruluşu içinde anadolulu firma sayısı 2008 de 233 iken
2013 de 262 ye çıktı. 2012 de 437 firma(yüzde 87.4)ü kar ederken, 2013 de kar
eden firma sayısı 371 e ( oransal olarak yüzde 74e) geriledi.
ISO’nun İkinci 500
Büyük Sanayi Kuruluşu analizi sonuçları
da geçtiğimiz günlerde açıklandı, söz konuzu analiz de İkinci Büyük 500 firmada
da borç yapısı, faiz yükü ve kur zararı benzer şekilde oluştu.
Söz konusu firmaların satışlarında yüzde 13.4 oranında artış
olmasına karşın karlılıklarında yüzde 32 oranında azalma söz konusu oldu. 2013
yılında toplam borçları yüzde 28.5 ile Birinci 500 Büyük Sanayi
Kuruluşundandaha fazla artan ikinci 500 büyük Sanayi Kuruluşunun özellkile uzun
vadeli borçlarının büyük şirketlere göre iki misli daha fazla, yüzde 61.8
oranında artması dikkat çekmektedir.
Yani aslında İkinci Büyük 500 Kuruluşunda ihracat ve verimlilik
artışı sebebiyle faailyet karları oldukça iyi , fakat borç yükü ve finansman
giderleri sebebiyle vergiden önceki kazançları olumsuzdur.
Ancak İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşunun diğer gruptan ihracat ve teknoloji yönünden
daha iyi durumda olduğu görülmektedir, çünkü Birinci 500 ün ihracatında yüzde
0.7 oranında gerileme varken, ikinci 500 ün ihracatında yüzde 3.7 artış
görülmekte.Bu konuda İhracat
desteklerinde orta ölçekli firmaların önceliğini de ortaya koymaktadır. Diğer
taraftan İkinci 500 Firmaları teknoloji yoğunluklarına göre yaratılan katma
değer dağılımında ileri teknoloji yüzde 5 e yakın bir orandadır ve
sevindiricidir, ileriye dönük olarak daha fazla umut vermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder