27.5.2014
GÖKHAN ONUR KONUŞMA METNİ
Dünyada madenler mega iş
makinaları ile çalıştırılırken, Türkiye’ de
hâlâ kazma ile çıkarılıyor olması riski arttırmaktadır. Uzmanlara göre maden ocaklarında meydana gelen
kazalarda ölüm riskinin azalması kullanılan teknoloji ile doğru orantılıdır. 19
yıldır Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 176 numaralı “Madenlerde Güvenlik
ve Sağlık Sözleşmesi’ni imzalamayan Türkiye de, maden ocaklarında
ışıklandırmadan takip sistemlerine, havalandırma sensörlerinden, robotlara
kadar birçok teknolojinin zorunlu tutulması gerekir. Dünyadaki madenlerde kullanılan teknolojiler
içinde robotlar, takip sistemi, 3D simülatör, yer altı telefonu, kontrol odası,
sensörler, yangın söndürme sistemleri, kaçış odaları gibi hayati öneme sahip
sistemler ön plana çıkıyor.
Tabi teknoloji kullanılması
yeterli midir? O da ayrı bir konu. Çünkü yapılan incelemeler sonrasında gelen raporlar
bizleri çok daha fazla üzdü.
Ocaktaki karbon monoksit gazı seviyesinin
sensörlerin en üst sınırına defalarca çıktığı ortaya çıktı.
Olayın meydana geldiği madende,
19 karbon monoksit, 1 karbondioksit 19 metan ve 9 adet oksijen olmak üzere
toplam 48 uzaktan algılama sensörlerinin ocağın çeşitli bölgelerine yerleştirilmiş
olduğu biliniyor, bu durum sadece teknolojinin yeterli olmadığı, teknolojinin
göstermelik olarak kullanılması değil, verileri dikkate alarak, olası
tehlikelerin önüne geçecek şekilde verileri değerlendirerek önlem alınmasının
ne derece önemli olduğu bir kez daha gösteriyor, unutmayalım ki teknoloji olsa bile sensörlerin
sunduğu verileri dikkate alarak can güvenliğini ön planda
tutacak zihniyetlerin de en az teknoloji kadar önemi var.
Düşük güvenlik seviyesi nedeniyle
maden kazalarının yoğun olduğu Türkiye’de, resmi istatistiklere göre 1941’den
bu yana kazalarda 3000’den fazla madenci hayatını kaybetti.
Çin’de milyon ton başına düşen ölüm sayısı
1.27 iken, aynı oranın Türkiye’de 6 kat daha fazla olması dikkat çekiyor.
Ekonomi Politikaları Araştırma
Vakfı’nın (TEPAV) raporuna göre, 100 milyon ton kömür üretimi başına düşen ölüm
sayısı ABD’de 5 iken, Türkiye’de bu sayı yıllara göre 900’ü dahi aşıyor.
Tabi bu konu her sektörde önemli
bir noktanın altını çiziyor. Buradan alınması gereken dersler var.
İş dünyası olarak unutmayalım ki;
Daha sağlıklı ve daha güvenli işyeri ortamı,
daha verimli bir çalışmanın
ön koşuludur. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde İş sağlığı ve Güvenliği, toplumsal kalkınmanın
belirleyici unsurları arasındadır. İş
Sağlığı ve Güvenliğinin Kurum Kültürü olarak benimsenmesi önemlidir. Bu manada
tüm üyelerimizi İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda işletmelerinde
gerçekleştirilen iş güvenlik toplantılarına bizzat katılmaya davet ediyorum.
İş dünyasını ilgilendiren son
ekonomik gelişmelere baktığımızda;
Azalan risk primi, kur düşüşünün
enflasyon üzerinde yarattığı etkinin azalması gibi etkilerle piyasalarda kısa
bir süre önce mevduat faizlerinde, kredi
faizlerinde ve ticari kredilerde 0.5 ile 1.5 puan arasında faiz indirimleri
yaşanmıştı. Piyasaların beklentisi Merkez Bankasının da faiz indirmesi
yönündeydi. Gecikmeli kur etkisi ve mevsimsel geçiş, sebebiyle artan enflasyon
dikkate alındığında MB nın çok fazla bir faiz değişikliği yapması beklenmese de
piyasada az da olsa böyle bir beklenti oluşmuştu. MB geçen hafta 1 haftalık repo faizi olan politika faizinde
yarım puanlık indirime giderek piyasanın hareketini de tescillemiş oldu, ancak
söz konusu indirimin bu aşamada kredi faizlerine ve tüketiciye çok fazla
yansıması mümkün görünmüyor.
Yine de yapılan indirim gelecekte
enflasyon oranında muhtemel bir düşüş beklentisi ifade ediyor ve kur etkisinin de enflasyonda
olumlu etki yapması olasılığını
güçlendiriyor. Umarız tüm bu veriler ikinci çeyrekten itibaren talepte de
olumlu gelişmeler yaratır. Kur dengesinin kontrol altında olması ise
üreticinin, ihracatçının belirsizliğini azaltması, rekabet edebilirliğini
arttırması açısından son derece önemlidir.
Bu gün konuğumuz Microsoft Türkiye Genel Müdürü Sayın Tamer
Özmen
İçinde bulunduğu sektör ise
dünyada Yeni Ekonomi Şirketleri olarak literatüre girmiş Bilişim Teknolojileri
Sektörü. Söz konusu sektör ülke
ekonomisine katkısı ve ödemeler dengesine etkisi açısından Katma Değeri Yüksek
Sektör.
Ödemeler dengesi açığı yüksek olan aynı
zamanda katma değeri düşük sektörler ile yaptığı ihracattan daha fazla ithalat
yapmak zorunda olan ekonomiler için en iyi çare; fikir üretmektir, teknoloji satabilmektir. Türkiye’nin ihtiyacı olan da bu sektörlerde
üretim yapabilmek, , marka üretmek, faydalı model yaratabilmek, lisans hakkı
satabilmek, katma değeri yüksek kılabilmektir.
Umuyoruz ki Türkiye ‘de de bu
konuda başarılı çalışmalara imza atan girişimcilerin sayısı artacaktır.
Toplumsal ve iktisadi etkileri
dikkate alındığında bilginin üretilmesinden başlayarak etkin biçimde
işlenmesine ve kullanılmasına kadar geçen her aşamada hayatımızın bir parçası haline gelen yazılımlar ve bu yazılımların
üretildiği, pazarlanarak ticarete dönüştürüldüğü sektör, özellikle bilgi temelli kalkınmanın
geleceği için son derece önem taşımaktadır. Söz konusu sektörde eğitilmiş,
yetişmiş insan faktörü de bir o kadar önemlidir.
Türkiye’de yaklaşık 2000 e yakın
firmanın faaliyet gösterdiği yazılım sektöründe, firmaların çoğu KOBİ
niteliğindedir, sermaye yapıları yeterince güçlü ve esnek olmamasına karşın
gittikçe artan pazar payı ve teknolojik gelişmenin sağladığı hızlı makineleşme
sürecinin de ivme kazanmasıyla Türkiye için bilgi temelli kalkınma sürecinin
önemli bir aracı olabilecek potansiyeldedir.
Küreselleşme ve Teknolojik
ilerlemelerin ortaya çıkardığı bu yapı, işletmeleri yoğun ve dinamik bir
rekabet ortamında faaliyetlerini sürdürmek zorunda bırakmıştır.
Böyle bir ortamda yenilik, çoğu
ekonomi ve işletme için rekabet üstünlüğü elde etmenin temel kaynağını
oluşturmaktadır.
Tüm üyelerimizi işletmelerinde
yenilikçiliği teşvik edecek çalışmalar yapmaya davet ediyorum.
Saygılarımla,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder